
TIR
Uzun zamandır konuşulan bir şeydi Türkiye’nin Suriye’deki çeşitli gruplara yardım yaptığı. 2011’de Suriye’de savaş çıkmasından yaklaşık iki yıl sonra, 2013’te, bu konuda belgeler ortaya koyan haberler Türkiye’de de yapılıyordu. Daha öncesinde de, söylentiler ayyuka çıkmıştı. Ancak, konuyla özel olarak ilgilenen ve Türkiye’nin rolünü sorgulayan bir avuç gazeteci bastırılıyordu medyada. Kamuoyunda, Türkiye’nin “Suriyeli direnişçilere” verdiği desteği canla başla savunanların sesinden başka hemen hiçbir yorum duyulamıyordu. Daha sonra, TBMM’de konuyla ilgili soru önergeleri veren milletvekilleri de oldu; ama hiçbir bilgi alınamadı.
Türkiye’deki gazeteciler konuya yönelik doğru düzgün çalıştırılmadığı için, kamuoyu bilgileri daha çok dış basında artan yoğunlukta çıkan haberlerden öğrenebildi. Ve karanlıkta kala kala bugünlere geliverdik.
Taşınan silahlarla ilgili en somut bilgileri, MİT’in yönlendirmesi dâhilinde nakil gerçekleştirdiği iddia edilen TIR’ların, Jandarma tarafından bir ihbar üzerine durdurulup aranması sonucu alabildik. Ancak, sonunda da TIR’ları durdurtan ve arayan askerî ve hukuki görevliler suçlu çıkartıldı.
Seçimler öncesi, TIR’ların yükü ile ilgili somut görsellerin sızması, siyaseten kimin işine yarar bilinmez. Zaten seçimler ötesinde, Türkiye’nin ahlaki sorumluluğu hepimizi ilgilendirmesi gereken. Yıllardır, ABD, Rusya gibi ülkeleri, başka ülkelerdeki savaşlara karıştığı, çatışma yarattığı için eleştiriyoruz. Son yıllarda, ne sebeple olursa olsun, Türkiye ne yapıyor?
Gelgelelim, Suriye’yi, Türkiye’nin bir parçası sayan da bir yaklaşım var; bunun da, iktidar çevrelerinde destekleyeni az değil.
Suriye’ye yönelik olarak Türkiye’nin iktidar bakışı, Rusya’nın Ukrayna’daki tavrına oldukça benziyor.
Üstelik Rusya’da, Putin yönetimi, kendi iktidar döneminin en büyük halk desteğini, Ukrayna’nın ülkenin bir parçası olduğunu savunan ve bu iddiayla, Kırım’ı ve Ukrayna’nın parçalarını fiilen işgal ederek aldığına da dikkat çekelim.
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşın ne denli içerisinde olduğunu belgeleyen bir rapor üzerinde çalışan muhalif siyasetçi Boris Nemtsov, geçen şubat sonu arka planı hâlâ ortaya çıkamayan bir cinayete kurban gitmişti anımsarsınız. Bu ay, Nemtsov’un hazırlamakta olduğu “Putin’in Savaşı” adlı rapor açıklandı. Rusya muhalefetinin fena hâlde bastırılmış, kendi içlerinde bölük pörçük grupları, bu rapora son şeklini vermek için biraraya geldiler, işbirliği yaptılar.
Rapor, toplamda 220 Rusya Ordusu askerinin Ukrayna’daki savaşta öldürüldüğünü ortaya koyuyordu.
Resmî olarak, Rusya Ordusu bir savaşın içinde değil. Rusya kamuoyunun genel kanaati, ülkelerinin Batı’nın oyununa geldiği, tarihî olarak bir parçaları olan toprakların işgal edildiği ve kendilerinin de tehdit altında olduğu. “Savunma” hâlinde olan ülkelerinin ordusuna mensup askerlerin savaşta öldüğünü bilmiyorlar. Nemtsov’un raporuna göre, oğulları bu savaşta öldürülen ailelere de, durumu gizli tutmaları için, 2 milyon ruble (yaklaşık 80 bin lira) kadar bir “kan parası” veriliyordu. Aileler, konuşmaktan çok korkuyordu. Ama Nemtsov, büyük zorluklarla onlardan bazılarını konuşmaya razı edebilmişti. Bu yılın başında, 70 Rus asker daha öldürülmüştü; ancak, önce ordudan çıkarılmışlar ve savaşa öyle yollanmışlardı. Savunma Bakanlığı, bu askerlerin ailelerine kan parasını bile vermeyi reddediyordu.
Rusya’da, medya ve egemen siyasetin ortaklaşa yürüttüğü enformasyon savaşı nedeniyle de, halkın olan biten hiçbir şeyden haberi yoktu. Nemtsov’un hayali, “Putin’in Savaşı” raporunu, milyonlarca kopya olarak bastırıp halka dağıtmaktı. Esrarengiz biçimde öldürüldüğü yetmedi; rapordan şimdiye kadar birkaç bin kopya dağıtılabildi sadece.
Şeffaflıktan uzaklaşıp karanlık labirentlere giren bir ülkenin çıkması çok zor. Rusya’nın tuhaf ve korkunç hâlleri, umarım Türkiye’ye ders olabilir. Ve asla, faili meçhule kurban giden Nemtsov gibi de bir örnek olmaz. Rusya’ya bakıp da, “helal olsun, konuşmuyorlar, yapıyorlar” diyen varsa bilemem tabii.