Cuma , 29 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Sorumsuz sorumlular ülkesi
Sorumsuz sorumlular ülkesi

Sorumsuz sorumlular ülkesi

 

 

İnsanların yapıp ettiklerinden sorumlu tutulmaları ve hesap verebilmeleri modern toplumların en doğal özelliklerinden bir tanesidir. Size verilen sorumlulukları hakkıyla yerine getirememişseniz bunun karşılığında hesap vermeniz ve yanlışlarınızın bedelini ödemeniz son derece normaldir. Sistem bu doğrultuda inşa edildiği için kişilerin iyi ya da kötü olmaları değil varolan yapının kendisini koruyacak düzenlemeleri her an devreye sokması sözkonusu olmaktadır. Şeffaf ve hesap verilebilir bir toplum modeli aynı şekilde toplumsal hayatın tüm kurum ve kuruluşlarına sirayet etmiştir. Bu konuda siyasetçi ile kulüp başkanı ya da çöpçü arasında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. İşini layıkıyla yerine getiremeyen bunun sorumluluğunu öder, tıpkı iyi yaptığında ödülünü alacağı gibi.

Sorumluların her fırsatta kendi görev ve yetkilerinden kaynaklanan olumsuz durumlarla ilgili olarak yaptıkları açıklamalarla gündemde kalmayı başardığı bir ülke olarak Türkiye’de ise durum genelde bu şekilde işlemez. Yaşanan olumsuzlukların faturasının en güçsüz olana kesilmesi genel bir alışkanlıktır. Eğer tek kişi ile yetinilmeyecekse bir üst aşama da işin içerisine dâhil edilir ancak hiçbir zaman silsile en tepeye kadar gitmez! Çoğu zaman da bu sorumsuz sorumlular, bu dünyada yapıp ettiklerinin bedellerini ödemeden aramızdan ayrılıp gidiverirler ve hesabımız ahirete kalır! Gerçek hesaplaşmayı bu dünyada beceremeyenlerin demokratik teamülleri dillerine pelesenk yapmaları bir işe yaramaz. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar bu anlayışı tüm kural ve kurumlarıyla hayata geçiremezler.

Son iki yıldır ülke futbolumuzun farklı bir rengi olan Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Bilic ile sezon sonu itibariyle yollar ayrılıyor. Bir kez daha bu topraklarda şampiyon olamamanın faturasını ödemek teknik direktöre kesiliyor. Yönetim kurulu ve kulüp başkanı ise ‘önümüzdeki maçlara bakma’ tavrını sürdürüyor. Başarıyı sadece şampiyonluğa indirgeyen, hattâ bazen onu kazanmış olsanız bile görevde kalma garantinizin olmadığı bir ülkede, işlerin nasıl gittiğini hepimiz gayet iyi biliyoruz. Burası Türkiye söylemi ile kendi gerçekliğimizi her defasında biraz daha parlattığımızı zannederken biraz daha kendi kibirli dünyamıza batmayı sürdürüyoruz. Ekranlarda konuşan, tuttukları köşe başlarında ahkâm kesen anlı şanlı futbol yorumcuları/ yazarları için Beşiktaş Teknik Direktörü’nün bileti çok önceden zaten kesilmişti. Asıl vurucu darbe için bekleniyordu ve beklenildiği gibi de oldu. Elbirliği ile bir teknik direktörü daha gönderip futbolumuzu hak ettiği(!) mertebeye çıkartmış olduk. Bütün bunları yaparken her defasında yeniden başlayacağımızı, zaten borç harç içerisinde olan Beşiktaş kulübünün geleceğinin biraz daha fazla karartılacağı gerçeğini ise hiç kimse görmek/ söylemek/ yazmak istemiyor. Kalıcı başarıların kadroların sürekli olarak yenilenmesinden, futbolcu- teknik direktör transferlerinden geçmediğini bir türlü görmek istemeyen futbol medyası kadar sadece başarıya odaklı bir taraftarlık anlayışına prim veren taraftarlar da suçludurlar. Taraftarlar takımlarının ülke içinde ve dışında başarılı sonuçlar alması için sürekli olarak bastırmakta ve haklı olduklarını söylemektedirler. Buna karşın yeni transfer edilenlere yaşam hakkının tanınmaması, yeni fırsatların sunulmamasının ve başarı istenmesinin ardında çarpık futbol kültürümüz kadar zihniyet dünyamızın çarpıklığı da bulunmaktadır. Büyük düşünmenin çoğul olması gerektiğini idrak edemediğimiz müddetçe küçük çaplı dünyalarımızda yanılsamalar yaşamaya ve hayatı ıskalamaya devam ederiz. Futbol bunun için biçilmiş bir zihniyet alanı oluşturur ve hepimizin hayatına farklı şekillerde temas ediverir. Büyük resmi görmek isteyenler için futbol, hayatın kompartımanlarından sadece bir tanesidir ve yaşama dair bütün eksikliklerimizi içerisinde barındırır.

[email protected]

 

Etiketler:

Hakkında Ahmet Talimciler

Ahmet Talimciler