Çarşamba , 27 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Seçim ve restorasyon
Seçim ve restorasyon

Seçim ve restorasyon

ŞİMDİ de varsa “restorasyon”, yoksa “restorasyon”…

 

Bu kelime özellikle kendini “sol” ve marksizan addedenlerin ağzından düşmez oldu.

 

Ama tabii sözcüğü Anıtlar Yüksek Kurumu’nun restore edeceği bir cami kubbesi, bir kilise mihrabı veya bir amfiteatr sahnesi için kullanmıyorlar.

 

Siyasi bağlamda sakız ediyorlar ki, esas itibariyle de şunu kastediyorlar.

 

***

 

AKP şayet 7 Haziran seçimlerinde kısmen geriler ve Recep Tayyip Erdoğan’ın da başkanlık sistemi hayali suya düşerse, bu parti “restorasyona” gitmek zorunda kalacaktır.

 

Yani artık hayli geride kalmış “normal”e dönülerek hem tek adamlık sultasından bir dereceye kadar arınılacaktır, hem de kurumlara riayet ilkesi tedricen ön plana çıkacaktır.

 

Fakat yine aynı “sol” kalemlere göre böyle bir “restorasyon” gerçekleşse bile sistem iflah olmayacağından Türkiye’yi kaos, hattâ bir “devrimci durum” (!) beklemektedir.

 

Yanlış! Nesnel gerçeklerle öznel hayalleri bir defa daha karıştırdığı için yanlış!

 

***

 

HER şeyden önce bu “restorasyon” deyimi yukarıda tarif edilen varsayıma uymuyor.

 

Çünkü sözkonusu kelime siyaset terminolojisinde iskeleti, temeli ve tabanı hâlâ adamakıllı duran bir eski statükonun geri gelmesi anlamında kullanılır.

 

Zaten esas örneği Fransız Devrimi’nden sonra ve sırf hanedan değişimiyle kraliyetin ve imparatorluğun 1814-1830 arası yeniden tahsisi oluşturur. Lügate de buradan girmiştir.

 

Başka bir deyişle “restorasyon” bir önceki “statüko ante”nin tekrar hâkimiyet kurması olgusudur ki, böyle bir şey artık Türkiye için geçerli değildir!

 

***

 

DEĞİLDİR, çünkü AKP iktidarıyla birlikte hem yıkılmış, hem de darmadağın olmuş o eski statükonun kendini toparlayacak mecali artık kalmadı.

 

Herhangi bir “restorasyon” için bir taşı diğerinin üzerine koyacak kuvveti de yok…

 

Öylesine bitti ki, denize düşen yılana sarılır misali, onun tekne kalıntıları artık son çare olarak neo-Nazi Maocuların “Karanlık” avenesinden bile medet umar hâle geldiler.

 

Dolayısıyla 7 Haziran’dan başarısız çıksa dahi, tabiatı ve vardığı yer itibariyle AKP’nin zaten restorasyona gitmeyeceği gerçeği bir yana, Türkiye’deki diğer güçlerin de böyle bir “başarıya” (!) artık asla imza atamayacağı kesin bir vakıa oluşturuyor.

 

Ha, muhtemel bir yenilgiden sonra sözkonusu partinin kısmi bir “yasallık iklimine” geri dönebileceği varsayılabilir. Fakat o takdirde de bunun adı “restorasyon” olmaz.

 

İllâ Fransızca paralamak gerekiyorsa ancak bir “restitüsyon”dan söz edilebilir.

 

Bu sözcük de çalınmış, gasp edilmiş, el konulmuş bir şeyin iadesi anlamına geliyor.

 

Yani hukuk devletinin ve demokratik denetimin “restitüe” edilmesini kastediyorum.

 

***

 

ÖTE yandan, AKP seçimlerde ister ağır, ister hafif yara alsın…

 

Ve, tabii ki hayati sorun olan Kürt meselesini hariç tutuyorum… Türkiye’yi o “sol” kalemlerin aslında 2013 Haziran’ını kastederek öngördüğü türden bir kaos ortamı beklemiyor.

 

Hele hele “devrimci durum” (!) falan hiç beklemiyor.

 

Zenginleşme trendi sayesinde geniş kitleler hâllerinden memnundur.

 

Esas itibariyle hayat tarzından ve felsefesinden ötürü memnun olmayanlar ise her orta sınıf gibi “devrimci durumlara” rağbet etmeyecek kadar gerçekçidir.

 

Dolayısıyla her durumda AKP’nin yumuşak karnı yine Kürt meselesine odaklanıyor.

 

Böylelikle de HDP’nin Meclis’e girebilmesi de 7 Haziran’ın bam telini oluşturuyor.

 

Şayet bu gerçekleşirse de ülkemizi öyle eski statükonun “restorasyonu” falan değil, Türkiye’yi gerçek anlamıyla yenileyebilecek bir “inovasyon” atılımı bekliyor.

 

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Hadi Uluengin

Hadi Uluengin