Taraf Gazetesi Düşünmek Taraf Olmaktır
Olimpus’tan Hira’ya istihbarat cephesinde yeni bir şey yok!
2013 senesi, bir devletin istihbarat için sınırlarını ne kadar zorlayabileceğinin tüm dünyaca algılandığı bir olayla dünya tarihinde yerini aldı. Edward Snowden, ABD’nin Ulusal Güvenlik Ajansı’nda (NSA) çalışıyordu. Kendisinin de bir parçası olduğu sınırsız gözetleme ve kaydetme mekanizmasının insanların yararına olmadığını düşünüp başka bir devlete geçerek beraberinde getirdiği belgeleri kamuoyuyla paylaştı. Diğer belgeleri açıklamamak şartıyla Rusya tarafından ilticası kabul edilen Snowden, kimilerine göre kahramanken kimilerine göreyse vatan hainiydi. İçte ve dışta arşivlemeye karşı yükselen sesleri susturmak isteyen ABD, dizi sektörünü de kullandı. Ocak 2014’te başlayan “Intelligence” (İstihbarat) adlı dizi önce Amerikalılara sonra da tüm dünyaya elde ettikleri bilgileri nasıl iyi amaçlarla –yani koruma, kollama, saldırıyı önleme vs.– kullandıklarını gösteriyordu. İlk bölümde Amerikalıların tehdit olarak algıladıkları Çin’in bir ajanının ABD’den son derece teknolojik ve önemli bir icadı nasıl çaldığı anlatılırken bir başka bölümde kamera ve telefonlardan elde edilen bilgilerle bir saha ajanı sağ salim kurtarıldı.
Bu hafta başlayan “Milat” dizisi de benzer bir hedef güdüyor. MİT temelinde baştan aşağı güncel siyasetle kaplanarak kendisinin ve politikalarının doğruluğunu ispatlamayı/ anlatmayı amaçlıyor. Konusuna gelirsek: azılı terörist Asaf, Türkiye’nin önde gelen baronlarının da desteğiyle, ülkeyi tehdit eden iki silahlı örgütün aşırı kanatlarını birleştirecek ve Türkiye’yi içeriden ve dışarıdan büyük bir girdaba sürükleyecektir. Bilindik istihbarat oyunlarının ötesinde ustaca gizlenmiş büyük bir savaş vardır karşılarında. Bu nedenle MİT sıradışı yöntemlerle çalışacak bir ekip oluşturur. İlk görevleri ise altı ay içerisinde tamamlanacak olan Azerbaycan ile yapılan enerji anlaşmasıdır.
Dizide eski/ Yeni Türkiye retoriği ile iki ayrı kamp gözler önüne seriliyor. Biri tüm varlığını vatana adayan kahramanlar olarak tasvir edilirken diğeri içinde paraleli, Mossad’ı, Batı taraftarı ve işadamları ile tam bir “şer şebekesi” olarak tanımlanıyor. Bazılarının gerçek hayatta kimi refere ettiği de açıkça belirtilmiş. Bakınız koleksiyoner işadamı! Tabii İngiltere’den de bahsedilmeden geçilmemiş. Dine atıf temel iken Thomas Hobbes’a da “İnsan insanın kurdudur” sözünün yazılı olduğu hat ile selam veriliyor. Anlatım tarzı yani bu propaganda, dizinin izlenmesini seyircilerin siyasetteki duruşlarının tayin edeceğinin de göstergesi! Teknik olarak bakıldığında mekân çekimleri ve yakın çekimler başarılı. Yan roller ve figüranlar çok kötü! Çatışma sahneleri üzerinde çalışılmalı!
“Bu kavga Olimpos Dağı’nın çocukları ile Hira Dağı’nın çocukları arasındadır” der Cemil Meriç. Dizinin kendini ve bakış açısını konumlandırdığı yeri ifade etmekte kullanılan bu söz, son dönemdeki benzer amaçlı dizilerden farklı olmadığının bir göstergesi olurken sonunun onlara benzeyip benzemeyeceğini ise şimdilik meçhul!
***
Efsaneler yeniden karşımızda!
Bu hafta çok sevilen üç efsane dizinin yeniden ekranlarda olacağına dair güzel haberler aldık. Türkiye’de “Bizim Ev” adıyla yayınlanan ve bir ailenin hikâyesi üzerinden bizi Amerikan rüyasıyla haşır neşir eden sit-com “Full House” orijinal kadrosuyla 13 bölümlük mini dizi olarak karşımıza çıkacak. “Gerçek orada bir yerde!” sloganıyla hafızalara kazınan ve birçok diziye ilham kaynağı olan “Gizli Dosyalar” ya da “The X Files” da orijinal kadrosunun yer alacağı altı bölümle geri dönüyor. Körfez Savaşı’nın başlaması ile yayını durdurularak hazırlanan 32 bölümden 29’unun yayınlandığı ve tedirgin edici müziği ve atmosferi ile hafızalara kazınan “Twin Peaks” dizisi de 25 yıl sonra kasabada neler olup bittiğine odaklanacak! Yeniden yapımlar insanı nostalji sorunsalıyla baş başa bıraksa da sevdiklerine kavuşmanın verdiği mutluluk hiçbir şeye değişilmiyor!
