Noel tatili pırıltılı şaşaasına karşın stresli bir dönem. En büyük stres birbirine Noel hediyesi almak için yarışan insanların girdiği maddi sıkıntıdan kaynaklanıyor. Ulusal Perakende Federasyonu’na göre bu yıl Amerikan halkının sadece Noel için harcadığı para yaklaşık 600 milyar dolar. Yani neredeyse İsveç’in gayri safi milli hâsılası kadar. Hattâ, dünyada gayri safi milli hâsılası Amerika’nın Noel hediyelerine harcadığı paradan daha fazla ülke neredeyse yok! Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Kore, Meksika, Hollanda, Rusya, Türkiye, Suudi Arabistan ve İngiltere’yi saymazsak, geriye kalan 176 diğer ülke Amerika’nın Noel şaşaası yanında maalesef nal topluyor.
Halkının yarısının yılda 30 bin dolardan fazla para kazanmadığı bir ülkede bu kadar alışveriş merakını anlamak mümkün değil. Daha da kötüsü insanlar bütün bu alışverişi borca girerek yapıyor.
Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi olmasın ama insan çoğunluğu Hıristiyan bir ülkede yaşayınca istese de istemese de bu dinin sahiplendiği bazı geleneklere kapılıyor çoluk çocuk. Çocuklar evde görmese okulda arkadaşlarından görüyor.
Bu satırları yazarken kendi çocuklarımın, sadece eşimin ailesinden gelen hediyelerinin sayısına bakıyorum. 25 tane hediye paketi duruyor karşımda açılmayı bekleyen. Bunlara benim, eşimin ya da benim ailemin ekleyeceği hediyeler dâhil değil tabii ki.
Bu kadar tüketim nasıl bir canavar nesil yaratır, düşünmesi bile kötü. Bir kere her sene verdiğin hediyenin bir gömlek üstünü vermek zorunda hissediyor kendini insan. Paket üstüne paket açarken yorulan çocuklar birden sahip olduklarını umursamaz oluyor. En kötüsü, yedi yaşındaki bir çocuğun yüzündeki tatminsizlik ve umursamazlık ifadesi. Nasıl değiştirmeli diye düşünüyorum. Materyalist vurgular yerine, bayramları, özel günleri sevdiklerimizle geçirilen değerli anlara dönüştürmeyi nasıl becermeli? Materyalizmin mide bulandırıcı yüzeyselliğinden, fazla geç olmadan nasıl korumalı kendimizi ve çocukları.
Hele şu Noel Baba düzmecesine iyice sinir oluyorum. O kadar hediye almak için kendini paralayan aileler bir de Noel günü bütün krediyi Noel Baba’ya vermezler mi? İyice çileden çıkıyorum. “Kırmızı kostümlü bir dede bacadan girip, evdeki sütü içip, kurabiyeyi yiyip sana da bu hediyeleri bıraktı” demektense, “canımı dişime taktım, borçlanmadığım banka kalmadı ama bak sana neler aldım” demek daha gerçekçi olmaz mı? Çocukların çocukluklarını yaşayabilmeleri için ille de masalla mı büyümeleri gerekiyor? Gerçek hayattaki masalsı güzellikler daha etkili değil mi?
Konuşmak kolay ama uygulaması zor.
Kızım “Anne Noel Baba gerçek mi” deyince öyle şatafatlı yanıtlar vermiyorum doğrusu. “Valla kızım ben bilmiyorum. Ben küçükken yoktu” diyorum. Hayalkırıklığına uğruyor, çünkü istediği yanıt değil verdiğim yanıt ama ileride en azından “beni kandırdın” diyemeyecek.
Diğer bir stres kaynağı da insanların özel günlerden beklentisinin fazla olması. Sanki ille de Noel diye çok eğlenmemiz, ille de yılbaşı diye felekten bir gece çalmamız şartmış gibi. Beklenti çıtası yüksek olunca o hedefe ulaşmak da zorlaşıyor. Hâlbuki az beklentiyle başlasak güne, eğlencesi yanımıza kâr kalacak.
Keşke bazı şeyleri değiştirmek yazıp formüle etmek kadar kolay olsa. Amerika’da halk Noel vakti sadece gerçekten ihtiyacı olana harcasa o 600 milyar doları. Yılbaşı günü “ne kadar dağıtsak” diye değil de geride kalan seneyi şöyle bir düşünüp bir sonraki seneyi nasıl daha verimli kılabilirim diye düşünsek.
Herkese iyi seneler.
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: