
Kötülerin iyisi rütbenin sahibi
Belki de futbol tarihimizin en futbolsuz sezonunu disiplini ve arzusuyla ön plana çıkan Galatasaray şampiyon tamamladı. Beşiktaş ve Fenerbahçe ellerine geçen liderlik fırsatlarını kullanamazken, sarı-kırmızılılar son yedi haftada neredeyse hiç gol yemeden 21 puan topladı ve 4. yıldızı armasına taktı. Bu hafta oynanacak son hafta formalite maçları sonrası sezon sona erecek. Bize düşen temenni ise bir daha bu kadar kötü futbol izlememe dileği olacak.
Galatasaray, sistem hocası Prandelli’yi sistemin “S”sini kurmadan gönderirken bir Türk klasiği olan “camianın çocuğu”na emanet etti koltuğu. Hamza Hamzaoğlu, bu görevde hiç sırıtmadı. Hep beyefendi, kollayıcı ve umut dağıtıcı oldu. Ligin başlarında ilk üçe zor girer denen Galatasaray’ı zirveye çıkarırken işini kolaylaştıran bir iki isim de oldu. Muslera şüphesiz sezonun en iyi oyuncusu. Şampiyon takımın en iyisi kalecisi mi olur demeyin. Böyle kötü sezonda parlayan elbette hücum değil savunma olacaktı. Uruguaylı ise kalesini ortaçağ muhafızları gibi korudu. Cansiperane ve destansı. Muslera’nın sonrasında ise Melo ve Sneijder’i sayabiliriz. İkisi de takımın en ihtiyacı olduğu anlarda sahne aldı. Rakipleri ne kadar sevmese haklı Melo’yu ama kendi takımlarında olsa büyük ihtimalle onlar da ilahlaştırırdı. Bir “yabancı”nın bu kadar istekli olması ender görülür şey. Son bir isim ise Yasin Öztekin olur. Bu sezon küme düşen Erciyesspor’dan transfer edilen Yasin, temposu ve kritik golleriyle bu şampiyonluğun mihengini oluşturdu. Son adımının Beşiktaş maçında atıldığı şampiyonlukta noktayı ise ezeli rakipleri Fenerbahçe koydu.
ÇOK KÖTÜYDÜ, ÇOK
Çok kötü oynayan, yönetilen bir sezondu Fenerbahçe için. Bitişi de öyle oldu. Çok kötü bitti. Başakşehir deplasmanında dört kırmızı kartlı ve beraberlikli ayrılan sarı-lacivertlilerin dilinde bir veda havası vardı. Fenerbahçe’de çok şey değişecek. Yönetimde köklü olmasa da değişiklikler olacak. Kadronun üçte biri teknik adamın bir de biri değişecek. Nasıl bir yapılanmaya gidecek takım hep beraber izleyeceğiz. Eğer geniş vadeli düşünmez ve günü kurtarmak isterlerse vay Fenerlinin hâline. Tersi ise eldeki potansiyelle pırıl pırıl parlar.
Beşiktaş ise yeni stadını Slaven Bilic’e reva görmedi. İki yıldır evsahibi olamadan takım yöneten, bu sürede Avrupa’da bazı defterleri kapatmayı ihmal etmeyen Bilic ve öğrencileri başarısız sayıldı. Hesap Bilic’e kesildi. Gelmiş geçmiş en farklı hocaydı. Bir daha yolu düşer mi bilinmez ama çoğu futbolseverin eski aşkı olarak kalacak, bu kesin.
Ligin düşenleri ve kalanları belli olurken kalan tek hesap Avrupa Kupası’na kimlerin gideceği oldu. O konu ise bu hafta sonuna kaldı.