Pazartesi , 6 Nisan 2015
Anasayfa » Yazarlar » Kaset olayı
Kaset olayı

Kaset olayı

Bu hafta sizlerle başka bir konuyu paylaşacaktım. Ancak eski istihbarat “uzmanı” bir polis şefinin yazdığı kitapla tekrar gündeme gelen o meşhur Deniz Baykal kaset olayını yazmak durumunda kalacağım.

Yayınlayanın, yayınlatanın izinin belli olduğu ama bir türlü gerçeklerin ortaya çıkmadığı kaset olayı.

Deniz Baykal’a düzenlenen kaset komplosunun perde arkasıyla ilgili devletin içinden önemli bir isimle yıllar önce yaptığım bir görüşmenin detaylarını paylaşayım.

Devletin önemli kademelerinde bulunmuş kişinin kasetle ilgili paylaştığı bilgiler önemliydi. Ancak elinde belge olmamasından dolayı yaptığım görüşmeyi bu sütunlara taşıyamadım.

Bazı isimlere işaret etmişti. Bir soruşturma dosyasında konuyla ilgili çok önemli “izlerin” olduğunu söylemişti… 7 Şubat MİT krizi dosyasına bakmam gerektiğini “ısrarla” belirtmişti.

Haber kaynağımla “doğuda” bir ilde yaptığım görüşmenin ardından İstanbul’a döner dönmez bazı isimlerle temas kurdum. Ser verip sır vermiyorlar, konuya girmek bir yana sessizliği tercih ediyorlardı. Sorduğum soruları yalanlamıyor, cevap vermek yerine sadece gülümsüyorlardı.

Doğru iz peşinde olduğumu neredeyse başlarıyla tasdik ediyorlardı.

Ankara- İstanbul arasında uzun süre mekik dokudum. Düğümü çözecek bir ayrıntıyı yakalamaktı niyetim.

O düğümü, o izi bulmuş ancak bir belgeye ulaşamamıştım.

Doğuda bir ilde işaret fişeğini çakan haber kaynağıma, anlattığı bilgileri Deniz Bey’le paylaşmak istediğimi söyledim. Kendisinin izniyle de konunun mağduru Sayın Deniz Baykal’dan “eski” CHP’li yeni “AK Partili” Savcı Sayan aracılığıyla randevu talep ettim.

Bir Ankara akşamında Balgat’ta bir kafede kendisiyle görüştüm. Sayın Baykal görüşmeye Yılmaz Ateş’le gelmiş, ben de Savcı Sayan Bey’le mekânda yerimi almıştım.

Görüşme 15 dakika sürecekti. Sayın Baykal bir nikâha yetişmek zorundaydı. Baş başa yaptığımız görüşme bir saatin üzerinde sürdü.

Haber kaynağımın ismini de vererek, kendisine öğrendiğim ancak belgesini bulamadığım tüm ayrıntıları anlattım.

Sayın Baykal yorum yapmasa da “fotoğraf kafamda netleşiyor” cümlesini önemsedim. Haber kaynağımın “belge dosyada” bilgisini de kendisiyle paylaştım.

Bu görüşmeden sanırım bir yıl sonra internete düşen o meşhur fotoğraf ve ses kaydı öğrendiklerimle “paralellik” arz ediyordu. Yalnız bu “paralellik” 17 Aralık sonrası ortaya atılan “paralelin” dışında “el muhaberat” tipi bir paralelliği işaret ediyordu.

Konuyu araştırmaya devam ettim. Kader önemli bir “tanıkla” tesadüfen de olsa beni biraraya getirdi.

Ve buradan sonra yazacağım satırları Sayın Baykal da ilk kez okuyacak.

Hatırlarsanız Baykal’a ait kaset iktidara yakın bir internet sitesinde ilk kez yayınlanmıştı. O sitenin ve gazetenin sorumlu kişisi de 17 Aralık sonrası Erdoğan’ın uçağına binme şerefine nail oldu. Üstelik yandaş basın tarafından “paralelci” olarak linç edilmesine rağmen.

İşte o kasetin ilk yüklendiği yer olan “Tophane’deki” ofiste, ismi bir ara gündeme gelen bir şahsın ailesinden bir arkadaşla buluştum. Kaset sonrası o ofise baskın yapılmış, bilgisayar serverlarına devlet el koymuştu.

Şahsın anlattıkları ilginçti. Abisinin ilişkileri, devletteki bir “istihbarat” örgütüyle bağlantısına varıncaya kadar çok önemli ayrıntıları benimle paylaştı. Bir de kredi kartı meselesi gündeme geldi. Hani şu meşhur kasetin yüklendiği söylenen kredi kartı.

Anladığım kadarıyla bu şahsın ilişkide olduğu istihbarat örgütü bilerek ya da bilmeyerek kredi kartını kullanarak iz bırakmıştı.

Bu görüşmede de ayrıntılı bilgiler elde ettim. Detaylara girmeden sadece şunu söyleyeyim.

Baykal kaset komplosunu öğrenmek isteyen önce “Tophane’ye”, sonra kredi kartına, kartın sahibi olan isimle bir partinin ilişkisine, ele geçen o bilgisayarlara, oradan devletin bir istihbarat örgütüne bakmalı. Bir de 7 Şubat MİT dosyası kesinlikle açıklanmalı. Neden mi?

Baykal’ın tasfiye sürecine gelince. Devlet, barış süreci adı altında bir yola girerken Türkmen olan Baykal’ı önünde en büyük engel olarak görüp, Dersimli bir isimle yola çıkmak için plan yapmış olabilir mi? Sayın Muhsin Yazıcıoğlu da bu bağlamda düşünülebilir mi?

Çok mu komplo teorisi oldu?

[email protected]

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Hakkında Mehmet Baransu

Mehmet Baransu