Çarşamba , 20 Mayıs 2015
Anasayfa » Yazarlar » Kar yağarken ‘La Bohéme’

Kar yağarken ‘La Bohéme’

Doğa da aynı insan ruhu gibi değişken. Güneş şimdi tüm görkemiyle yükseliyor sabah göğünde. Bunu yaparken de bulutları sıcak ellerinin tersiyle arkaya itiyor. Oysa birkaç gün evvel kalın sis tabakalarının ardında saklanıyordu güneş. Caddeler ve sokaklar ise dirsek boyu kar ile kaplıydı.

O günlerden birinde pencerenin önünde durup gökyüzünde süzülen iri kar tanelerini izlerken, İtalyan opera bestecisi Giacomo Puccini ve onun en duygulu, güzel eserlerinden “La Bohéme” geldi aklıma. Bestecinin 30’lu yaşlarının sonunda bestelediği bu operanın başkarakteri Mimi’nin karlı ve karanlık günlerden birinde sevgilisi Rodolfo’ya nasıl özlemle sarıldığını hatırladım. Ardından da Puccini’nin duygulu müzik cümleleri tek tek gelip yerleşti kulağıma. Birbirlerine görür görmez âşık olan iki fakir gencin, Rodolfo ile Mimi’nin aşk sözleri beni pencerenin önünden alıp “La Bohéme” operasının geçtiği dünyaya, 1800’lü yılların Paris’ine götürdü.

Şair Rodolfo ile sanatçı arkadaşları, Paris’teki fakir apartmanlardan birinde kalıyordu. Hiçbirinin parası yoktu ve açlıktan guruldayan karınlarının sesini duymamak için küçük oyunlar oynuyorlar, zengin bir sofrada doyasıya yediklerini hayal ediyorlardı.

Rodolfo, evde yalnız olduğu günlerden birinde, yardım isteyen bir kızın sesini duydu. Kapıyı açtı ve karşısında narin, solgun, utangaç bir yüz gördü. Kız, komşusuydu ve karanlık apartmanın merdivenlerini çıkmaya çalışırken elindeki mum sönmüştü. Rodolfo, görür görmez etkilendiği kızı içeriye davet edip mumu yaktı yeniden. Mimi ile Rodolfo böyle tanıştı işte. Soğuk bir kış günü, cılız ışıkla aydınlanan bir odada… Sonra sevgili oldular. Ancak hayatını dikiş dikerek kazanan Mimi, çok hastaydı. Sürekli öksürüyor ve yorgun bedenini güçlükle hareket ettirebiliyordu. Rodolfo, parasızlık yüzünden gerekli ihtimamı gösteremediği sevgilisini içi acıyarak terk etti. İstedi ki, güzel kız kendine daha zengin bir sevgili bulup iyileşsin, mutlu olsun. Ama olmadı, Rodolfo’nun bu can acıtan fedakârlığı bile Mimi’nin soğuk bir kış günü ölümle buluşmasına engel olamadı.

Aralarında “Tosca”, “Manon Lescaut”, “Turandot” ve “Madam Butterfly”ın da bulunduğu, notalarından romantizm ve aşk akan pek çok ölümsüz operanın yaratıcısı olan Giacomo Puccini çok güzel, duygulu müziklerle donatmıştı “La Bohéme”i…

Mesela Rodolfo’nun, tanıştıkları gün Mimi’ye söylediği “Küçük ellerin buz gibi. İzin ver ısıtayım” sözleriyle başlayan aryası “Che Gelida Manina” öyle güzel ve etkileyicidir ki, tüm tenorlar bu parçayı repertuarlarına almak isterler. Bu parçadan hemen sonra Mimi’nin Rodolfo’ya kendini tanırken seslendirdiği “Mi Chiamano Mimi” (Bana Mimi Derler) gelir. Bu iki duygulu arya olmasaydı “La Bohéme” operası ölümsüzlük mertebesine erişemezdi.

Ama operanın Mimi’den sonraki ikinci kadın karakteri Musetta’nın vals ritmindeki aryası “Quando Me N’ovo”yu da yabana atmamak gerek.

Giocomo Puccini’nin besteci olarak en önemli özelliklerinden biri ortamı ve karakterlerinin ruh hâlini müziğiyle ortaya koyabilmesiydi. Onun müziğini dinlerken sahneyi görmeseniz de konunun geçtiği atmosfer gözünüzün önünde canlanır. Dinleyiciye geçmişi anımsatmak istediğinde ise müzikal temalara başvurur Puccini. Mimi sahneye girdiğinde, bu karakterin meşhur aryası “Mi Chiamano Mimi”den bir bölüm duyulur. Rodolfo, aşkın ve çaresizliğin arasında sıkışıp kaldığında “Che Gelida Manina”nın notaları yükselir orkestra çukurundan.

Soğuk hava İstanbul’u terk etti. Caddeleri, sokakları kaplayan kar tabakaları çoktan eridi ama benim aklımda hâlâ “La Bohéme” var. Tıpkı hiç beklenmedik bir anda gelen ve gitmek bilmeyen davetsiz bir misafir gibi oturuyor odamda. Konusunu Fransız yazar Henri Mürger’in “Bohem Hayatından Sahneler” adlı otobiyografik romanından alan “La Bohéme” operasının duygulu ezgileri uzun zaman aklımdan çıkmayacak belli ki.

[email protected]

twitter:@ozlemertan

 

*

Not:

Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://arsiv.taraf.com.tr

Etiketler:

Hakkında Özlem Ertan

Özlem Ertan
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümünden mezun oldu ve akabinde İstanbul’a yerleşti. Gazeteciliğe Agos’ta başladı. İki yıl boyunca Agos’ta muhabirlik yaptı ve kültür sanat yazıları kaleme aldı. Ardından Taraf gazetesine geçti. 2008 senesinden beri Taraf’ta kültür sanat yazıları yazıyor. Aynı zamanda 2011'den bu yana da Taraf gazetesinin politika şefi olarak görev yapıyor. Çeşitli dergilerde ve derleme kitaplarda öyküleri yayımlanan Özlem Ertan'ın ilk romanı "Âşık Kadınlar Denizhanesi", 2015'in Ocak ayında yayımlandı.