
Feminist bir vampir hikâyesi
Kimi zaman bir sanat eserini daha hoş kılan unsur içinde kendisinden önce yapılmış önemli eserlere atıf yapmasıdır. Mesela bir romanın alt metinlerinde klasiklere benzer yapısı veya bir filmin sadece dikkatli izleyicileri tarafından bilinecek şekilde başka filmlere ufak atıflar yapması gibi…
Ana Lily Amirpour’un önce kısa film olarak çektiği ve İran’da Nur Film Festivali’nde ödül kazanan “A Girl Walks Home Alone At Night/ Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız” isimli yapımı hem vampir filmleri arasında şimdiden kendisine ayrı bir yer edinecek özgünlüğe sahip hem de sinemanın geçmiş kimi film ve türlerine hoş atıflarda bulunuyor.
İran’da hayalet bir kasabada herkes kendi işleri ve dertleriyle meşguldür. Arash (Arash Marandi) arabasına gözü gibi bakmakta bir yandan da uyuşturucu bağımlısı babası Hüseyin’in (Marshall Maresh) isteklerini karşılamaktadır. Hüseyin uyuşturucuyu Sayit’ten (Dominic Rains) almaktadır ancak ona verecek parası yoktur.
Sayit hem bütün kente uyuşturucu satmakta hem de vücudunu satarak geçinen Atti’nin (Mozhan Marno) bir nevi patronluğunu yapmaktadır. Herkesin korktuğu Sayit Hüseyin’in borçlarına karşılık Arash’ın arabasına el koyar. Arash ise zengin bir ailenin bahçıvanlığını yapmaktadır.
Herkesin kendi dertleriyle uğraştığı, gençlerin gizli partilerde eğlendiği ancak kimsenin mutlu olmadığı bu kasabada bir de kadınlara kötü davranan erkekleri avlayarak yaşayan bir vampir (Sheila Vand)vardır. Ancak herkes kendi dertlerine düştüğü için kimse vampiri fark etmemiştir.
Amirpour’un siyah- beyaz çektiği ve kimi zaman spagetti westernleri anımsatan filmi özellikle diyalogların azlığını dekorlar, oyuncular ve filmin içine oldukça güzel yerleştirilmiş müziklerle kapatıyor. Hattâ neredeyse diyalogların azlığına karşın diğer unsurlar bir nevi anlatıcı görevi görüyor.
Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız, “Let Me In / Lat den RatteKomma In/ Kanıma Gir”den beri sinemanın gördüğü en özgün vampir filmi olabilir. Her ne kadar film içinde bir vampir bulundursa da daha çok İran’da küçük bir kasabadaki yaşayışı ve dünyanın her yerindeki küçük kasabalar gibi insanları bir tür kendisine mahkûm edişi anlatıyor.
Şehrin monotonluğu filmin siyah- beyaz çekilmesiyle daha da güçlü bir şekilde ifade edilmiş. Ayrıca zenginlerin evlerinin bulunduğu bölgenin oldukça ışıklı, fakirlerin yaşadığı semtlerin daha karanlık olması, gençlerin eğlencelerinin bile ekonomik durumlarına göre değişmesi zengin fakir ayrımını ortaya koyuyor.
Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız’ın vampiri de bu ayrımın oldukça farkında çünkü film boyunca hep fakir mahallelerde besleniyor, hep o bölgedeki erkekleri cezalandırıyor. Öte yandan vampir ile Atti’nin sahnesi de filmin dikkat edilmesi gereken sahnelerinden biri.
Amirpour kendisine özgü bir vampir filmi çekse de kimi kuralları atlamayarak türe bağlı da kalmış. Vampirin sokakta kaykay kayarak gezmesi, kendisine hediye edilen küpeleri takmaya çalışması, rüya görmesi onu alışılan vampirlerden faklı kılsa da yine de vampirliğin ana kurallarına bağlı.
Normalde bir kızın gece yarısı sokakta tek başına yürümesi ne yazık ki çok tehlikeliyken bu sefer tek başına dolaşan kızın kendisinin tehlike olması da ayrıca anlamlı. Hattâ kimi anlarda, “Bizim de böyle vampirlerimiz olsa” diye içinden geçirmiyor değil insan.
Bir yönüyle taşra sıkıntısını anlatan, izleyiciye vermek istediği mesajları gözüne sokmadan ancak herkesin anlayacağı şekilde veren Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız son dönemin kendisine özgü en hoş filmlerinden biri. Ayrıca “House of Cards” ve “The Blacklist” dizilerinden tanıdığımız Mozhan Marno da filmin sürprizi.
A GIRL WALKS HOME ALONE AT NIGHT/ GECE YARISI SOKAKTA TEK BAŞINA BİR KIZ
Yönetmen: Ana Lily Amirpour
Senaryo: Ana Lily Amirpour
Görüntü Yönetmeni: Lyle Vincent
Oyuncular: Sheila Vand, Arash Marandi, Marshall Manesh, Mozhan Marno
*
Not:
Geçmiş yazılara şu linkten ulaşabilirsiniz: