
Ritmini yitirmiş bir aşk mücadelesi
Tek Aşkım’ın kahramanı Ethan ve Sophie çifti ile evliliklerini kurtarmak için gittikleri terapistte karşılaşıyoruz. Uzun birlikteliklerin getirdiği kaçınılmaz sona yavaş yavaş yaklaşmakta olan çift eski mutlu günlerine tekrar kavuşmak isterler.
Film başlarken bize sunulan veriler; bir itiraf, iç döküş anı, terapistin çifte sorduğu sorular ve onlardan aldığı cevaplar, yönetmenin bu soruları izleyicinin kendisine de sormasını sağlayarak onları yakalamayı hedefliyor. Çift, terapistin isteği üzerine piyanonun tuşlarına dokunduklarında tutturamadıkları nota, kaybettikleri “ritim”in kanıtı oluyor.
Bundan sonra yeniden yakalamaya çalışacakları ritim duygusu… Yönetmen bizi çiftin gerçekliğiyle tanıştırdıktan sonra film daha eğlenceli bir hal alıyor. Terapistin ilişkilerin “olağan” durağanlığına bir “dur” demek, ritimini yitirmiş, artık kalp atışları yavaşlamış bu ilişkiyi “kurtarmak” için onlara reddemeyecekleri bir teklif sunar. Kısa bir hafta sonu tatili. Bundan romantik bir tatil sonucu çıkaran izleyici yanılıyor zira çiftin burada tam bir yüzleşme, hesaplaşma, alt benlikleriyle savaşma içine giriyorlar. Aşkın ilk hallerinde yaşadıkları günleri canlandırmak için girdikleri kaçamak havuz işe yaramaz ilk zamanlar.
Geçmişi yakalamak için yaptıkları çabalar fiziksel ortamı yeniden canlandırmaktan öteye gitmez. Ancak zihinlerinde yarattıkları Ethan ve Sophi ile mutlu olurlar. Ethan’ı canlandıran Mark Duplass ve Sophie’yi canlandıran Elisabeth Moss’un filme sağladığı katkısı büyük. Filmi ilginç ve izlenir kılan ise Ethan-Sophi çiftinin altbencillikleriyle yaptıkları mücadeledir.
ESRA KARATAŞ