
‘Oryantalist devlet kendi halkını sömürüyor’
Yeni kitabında bu topraklarda yaşanan zulümlere odaklanan yazar Ümit Kardaş, Batı toplumlarında olduğu gibi farklı kültürlerin bir arada yaşayabilmesinin sermaye gücü ve entelektüel donanım sayesinde mümkün olacağını savunurken,Cumhuriyetin kurduğu vesayet sisteminde halen bir değişiklik olmadığını söylüyor.
Taraf yazarı Ümit Kardaş, Zulüm, Özür, Uzlaşı adlı kitabında, Kürtler, Aleviler, Dindarlar ve gayrimüslimler üzerinden yaşadığımız topraklarda zulmün kısa tarihini anlattıktan sonra birlikte yaşama için gerekli özür ve anayasal inşa sürecini işaret ettiği uzlaşı için önemli ipuçları veriyor. Kardaş ile bu meselelerin içyüzü ve pratik çözümleri üzerine konuştuk.
-Kitabınızda Kürtler, dindarlar, Aleviler ve gayrimüslimler üzerinden etnik ve dinsel kimliklere yapılan zulmün tarihine odaklanıyorsunuz. Ancak anlattığınız her şey gelip, “devlet” sorununa dayanıyor. Nasıl bir devletle karşı karşıyayız?
Geniş bir yelpazede bir sürü mağduriyet var. Kürtlerin yanında dindar Müslümanlar da mağdur… Mağduriyetin müsebbibi devlet, bunu yaratırken bir başka grubu da onlara karşı kullanıyor, birbirine düşürüyor. Bunu Hamidiye alaylarında görüyoruz. Ermenilere karşı Kürtleri örgütleyip kullanmış. Sonra bunun bir modelini koruculuk sisteminde görüyoruz. Ne kadar zaman geçse de hep aynı şeyi yapıyor devlet. Burada herkes bir “ötekileştirme” yaşıyor. Dönem dönem konjonktürel olarak hep bir kesimin üzerine gidiliyor.
Evet…
Kitap bu ihtiyaçtan doğdu. Yazdığım konularda çok sayıda belge var. Tek tek bakıldığında, Kürtler Alevilerin, Aleviler gayrimüslimlerin neler yaşadığını çok fazla bilmiyor. Kitapta işaret ettiğim tabii ki büyük kategoriler. Bunların dışında da çok mağdur ve mazlum var.
-Bu kimlikler dışında kalan başka kategori yok muydu? Sınıfsal kategori meselâ?
Sınıf ve cinsiyet açısından da zulüm görenler var. Kadınlar, çocuklar, var. Çingeneler var. Çok genişletebiliriz. Ama bu daha kapsamlı, daha uzun bir çalışma gerektiriyor.
-Tüm bu yaşananlardan sonra devlet ne zaman özür dileyecek?
Dersim üzeri örtülmüş bir konuydu meselâ… Anlatmaya çalıştık ve Erdoğan çıkıp, özür diledi. Yani aslında “CHP’yi yakaladım. Onları buradan vurabilirim” dedi. Özrü, siyasetin bir aracı olarak kullandılar. Buradaki en önemli sorun, devletin yeniden tanımlaması… Farklılıklarımızla birlikte barış içerisinde özgürlüklerimizi kullanarak hukuk güvenliği altında nasıl yaşayacağız? Birey, toplum, toplumsal grupların bir arada farklılıklarıyla yaşamalarını sağlayacak bir organizasyon gerekiyor. Bu da bir aygıt, bu aygıt da devlet…
Niye bu hayata geçirilmiyor o zaman?
Bizde devlet, bir Leviathan… “Devlet baba” filan. Halkın kültürüne de yer etmiş. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda bir sorun var. Batı’ya baktığınızda; orada sınıfların mücadelesi, bunun sonucu oluşan devrimler, hareketler var… Sonra hak, hukuk ve demokrasiye giden yolların açılması var. Sermaye gücü ve entelektüel donanıma ilâveten ilerliyor Batı toplumu. Fakat Osmanlı’da böyle bir sınıf yok. Feodal sınıftan burjuvaziye geçiş yok.
Bizde nasıl seyretmiş bu durum?
Tarihsel geçmiş, farklı… Cumhuriyet kurulurken, Tanzimat ile birlikte bir bürokrasi yaratılıyor. Cumhuriyet ulus devleti tam bir kadro. Bu kadronun içinde daha ziyade askerler var. Bu kadro da tekçi bir ideoloji oluşturmuştur. Yani tek etnik kimlik, tek din, tek mezhep… Bürokratik- militarist devletin oluşturduğu bu ideoloji kurumlar üzerinden endoktrine oluyor. Sürekli, kendini üretiyor. Kurumların hepsi, bu ideolojinin yaşaması için çalışıyor. Hiçbir demokratik değer üretmiyor, hiçbir demokratik gelenek çıkmıyor. Baskıcı, dayatmacı bir şey… Yaşadığımız sıkıntının temelinde de bu yatıyor. Siyaset, bürokrasi, okul, üniversite, aile hiçbir kurumunuzdan demokratik bir değer, demokratik bir kültür üremiyorsa buradan çıkan insanların demokrat ve hukuka saygılı olmasını, bir başkası için empati yapmasını, hak ve özgürlükler için mücadele etmesini beklemek, zor.
Yani…
Yani bu tekçi ideoloji, çoğulcu ve katılımcı demokrasiye dönüşemiyor bu nedenle. Bu nedenle siz kadim sorunlarınızı çözemiyorsunuz. Tekçi ideoloji, onları sorun olarak görmüyor, inkâr ediyor. Gömüyor, istemiyor tartışılmasını ve müthiş bir güçle onları bastırmaya çalışıyor. Bu bürokratik rejimi, militarist anlayışı devam ettiren süreç, 1950’ye kadar devam ediyor… Ama sivil siyasetçi dediğimiz ve bundan çok mağdur olmuş bir kesim de gelip aynı şeyi yapıyor ve aynı bürokratik rejime sahip çıkıyor. Böylece çevreden devlete karşı itirazla gelen bir hareket, bir süre sonra devletin kendisi haline geliyor. Değişen hiçbir şey yok. Şeffaf mı kurumlar, hayır! Daha da kapalı…
-Cumhuriyetin kurduğu vesayet sisteminde bir değişiklik yok mu demek istiyorsunuz?
Bu idari sistem aslında kolonyal yani sömürgeci bir sistem… Kolonyal sistemde merkezden bir vali atarsınız, o da gider ideolojinizi, kültürünüzü yayar ve bütün her şey oradan kılcallara yayılır. Cumhuriyetin kurduğu vesayet sisteminde bir değişiklik var mı, yok. Kolonyal sistemi aynen muhafaza ediyor. Dünyada merkezi bu kadar güçlü bir başka ülke yok. Rusya ve Çin dahi bu kadar değil. Çin’de ve Rusya’da da var özerk bölgeler… Yetki devri yapmış mesela bazı bölgelere… Özerklik vermiş. Hakikaten Türkiye gibi bir ülke bulmak çok zor. Türkiye’de bütün yetkiler merkezde. Belediyeler de üç beş tane çöp topluyor sadece. Buradan demokrasi filan çıkmaz.
Peki, ne çıkar?
Gücün denetlenmesi ve frenlenmesi nasıl olur? Bunu Maurice Duverger de yazdı, ondan önce 19’uncu yüzyıl filozofları da söylemişti. İki türlü denetleniyor güç. Birincisi, yatay olarak yasama, yürütme, yargı ile… Yargı denetliyor, kuvvetler ayrılığı ilkesiyle… Bizde o da işlemiyor ya neyse… Bir de dikey denetleme, dikey frenleme… Dikey frenlemede merkezden bölgelere yetki devri söz konusu… Merkezden bazı yetkiler Anayasaya ile bölgelere verilir. Katılımcı demokrasi de bu zaten. Bölge parlamentolarında bu yetki devriyle katılımcı demokrasi olacak. Yerelde çünkü bir şey çıkarsa çıkar, bu kadar merkeziyetçilikten de bir şey çıkmaz. Türkiye’de bu dikeyi konuşmayı bırak, tartışamıyorsunuz dahi. Özerklik, şu, bu dediğiniz anda hemen bölünüyoruz.
LEVENT ELPEN