Cumartesi , 30 Mayıs 2015
Anasayfa » Kültür ve Sanat » ‘Duygusuz betonların esiri olduk’
‘Duygusuz betonların esiri olduk’

‘Duygusuz betonların esiri olduk’

Sergi, Printemps des Artistes (PDA-Sanatçıların Baharı) adıyla, bir yandan İstanbul’un yeni sanatçılarını topluma tanıtmayı amaçlarken diğer yandan yardım amaçlı bir fon oluşturmakta. Her yıl PDA, daha fazla kişiye ulaşarak Fransızca konuşanlar, yurtlarından uzak yaşayanlar ile Türkiye’nin sanat çevresi için kültürel bir buluşma noktası oluşturmayı hedeflemekte. Bu yıl 9’uncusu düzenlenen sergide, PDA ekibi 10 yerel ve uluslararası sanatçının eserlerinden oluşan bir seçme sunmakta, bu renkli ve çok boyutlu sergi, İstanbul’un heyecan verici, çok kültürlü yaşamının dinamizmini yansıtmakta. Serginin konuklarından birisi olan ressam Canan Aydoğan ile bu vesile ile biraraya geldik..

 

Resimlerinizde işlediğiniz konular ve ilham aldığınız belirgin temalar neler?

 

Uzun yıllardır yaşadığım ve hayran olduğum İstanbul’un saklı kalmış zenginlikleri ve gizemli hazinelerini keşfetmek amacıyla yaptığım sanat çalışmalarımda tarih ve insanlık kokan bu gizemli şehrin kaybolup giden değerlerinden ilham alıyorum. Tema, şehir, tarihi bir yapı veya portre olabiliyor genelde…

 

Resme ilginiz ne zaman başladı, bugüne kadar nasıl bir yol izlediniz? Teknik özelliğiniz nedir?

 

Çok küçük yaşlarda başladı ilgim, uzun yıllardır kendi atölyemde çalışıyorum, resim çalışmalarımda uzun yıllardır spatula tekniğini kullanıyorum. Renklerin ve duyguların kaotik dünyasını yansıttığına inandığım bu teknikle, duygularımdaki geçişkenliği resimlerime uygulayabiliyorum. Çünkü spatula ne kadar keskin olsa da izleri karmaşık oluyor. Tıpkı hayatın içerisindeki insan gibi…

 

İçerik anlamında sizi en çok ne etkiler, resim yapmaya ne yöneltir?

 

Yaşamak için inşa ettiğimiz kentler, kendi insanlarını üretti. Üretilmiş bireyler de duygusuz betonların esiri oldular. Ben de insanın kendi elleriyle var ettiği bu yaşamın içerisinde, küçük bir nesneye dönüşmesinin hikayesini anlatıyorum.. Kısacası bu kaos ortamı resim yapmayı tetikliyor. İstanbul’la ilgili çok sayıda resim sergisi ve atölye çalışması gerçekleştirdim. Yurt içi ve yurtdışındaki sergilerimde İstanbul’u anlattım. Bu sergide de aynı duygularla sosyal amaçla düzenlenen bu projeye katkı sunmayı istedim.

 

Özellikle takip ettiğiniz bir akım, ilgilendiğiniz bir ressam var mı?

 

İstanbul’da binlerce yıldan beri yankılanan sesleri resimlerine yansıtan sanatçıların izinden gittiğime inanıyorum. İsimleri değil izleri takip ediyorum. Bizden de bir iz kalabilirse ne mutlu…

 

Alman Der Spiegel dergisinde çıkan hakkınızdaki bir yorumda, “Canan’ın resimlerinin bıraktığı etki, çağdaş Türkiye‘nin değişik yüzlerinin olağanüstü bir anlatımı gibi” denilmekte, siz yurtdışında da bir çok sergi açtınız…

 

Evet Ankara ve İstanbul dışında özellikle İtalya’da aldığım bir davetle başlayan bir kaç sergim açıldı, Roma, Capranica, Vatikan ve Sutri/Viterbo’da açılan bu farklı zamanlarda ki sergilerim çok büyük bir ilgi ile karşılandı, bu yıl umuyorum sonbaharda Belçika’da Brüksel, Liege ve Tournai’den ayrıca Paris ve Almanya’dan sergi daveti aldım, öncelikle buralarda başka sergilerim daha açılacak.

 

TARAF

Etiketler: