Pazartesi , 1 Haziran 2015
Anasayfa » Alt Manşet » Cannes’dan yükselen özgürlük çığlığı
Cannes’dan yükselen özgürlük çığlığı

Cannes’dan yükselen özgürlük çığlığı

Cannes Film Festivali’nin en prestijli bölümlerinden biri olan ve Fransız Yönetmenler Birliğince düzenlenen “Yönetmenlerin Onbeş Günü” (Quenzaine des Realisateurs) programındaki Türkiye-Fransa ortak yapımı Mustang’la sinemamızın yeni bir yönetmen kazandığını söyleyebilirim.

 

Dün sabah izlediğimiz, Deniz Gamze Ergüven’in filmi, festivalin ana yarışma bölümündeki pek çok filmden daha iyiydi. Film bittiğinde dakikalarca alkışlandı. Ben de, film sonrası Deniz ve gençlerle bir söyleşi yapma imkânı buldum. Quenzaine’deki 18 film ayrı bir Jüri tarafından değerlendiriliyor. Mustang’ın bu festivalden ödülsüz ayrılmayacağına inanıyorum. Ayrıca, ilk filmlerin değerlendirildiği “Altın Kamera” ödülü için de aday olduğunu, uluslararası sinema yazarlarının (Fipresci) ödülleri kapsamında da değerlendirilmesinin olası olduğunu ve sonuç ne olursa olsun, Ergüven’in sinema dünyasına parlak bir giriş yaptığını söyleyebilirim.

 

 

ERKEK TOPLUMUNA BAŞKALDIRI

 

 

Deniz Gamze Egüven, Karadeniz’in bir köyünde çekmiş filmini. Aileleri olduğu için, köydeki büyükbabalarının evinde büyüyen, yaşları 12 ile 17 arasındaki beş genç kızın serüvenini izliyoruz film boyunca. Denizde genç erkeklerle birlikte eğlenmeleri, ailenin ve çevrenin tutucu değerleri ile çelişince, yaşamları iyice kısıtlanır. Evin duvarları yükselir, pencerelere demir parmaklıklar takılır. Kısacası, tam bir zindan hayatıdır yaşadıkları. “Kızlarının ‘bozuk’ çıkması” büyük bir felâkettir Türk ailesinde. Genç kızlar, evlenip, çocuk yapmak için yetiştirilir. Kendi aralarındaki oyunlar ve köyün genç delikanlılarıyla küçük kaçamaklarla hayatı dayanılır kılmaya çalışırlar. Gizli gizli “cinsel hayat” kitapları okunur, erkeklerin katılımının yasaklandığı maça gitmek için planlar yapılır… Rızaları olmasa da, evlilik kaçınılmazdır. Kına geceleri, silahların patladığı düğünler ve zifaf gecesi istenen çarşaflar… İstemedikleri erkekle evlenmemek için direnmeyi seçen de olur, teslim olan da… Ama hepsinin ortak bir umudu vardır, evden kaçıp, büyük şehre gitmek…

 

 

MAHALLE BASKISINA KARŞI MİZAH

 

 

Toplumumuzun önemli bir bölümünde geçerli olan tutucu değerler ve mahalle baskısı, daha önce başka yönetmenlerimizce de ele alındı, ama pek çoğu Mustang’daki samimiyetinden ve cesaretinden uzaktı. Deniz Gamze Ergüven’in, naturalizmle mizahı buluşturan anlatımı, nice ustayı kıskandıracak güzellikte. İkinci yarıda tekrarın yol açtığı bir sarkma dışında eleştirilecek fazla bir yanı yok filmin. Güncel siyasete uzaktan dokunmakla yetiniyor (kızların hayatında da bu kadar yeri vardır siyasetin diye düşünüyorum). Dolaptaki “Diren Gezi” tişörtü, televizyondaki Bülent Arınç’ın ahlâkçı sözleri gibi (hani, kızların uluorta gülmemelerini istediği konuşma). Allahtan, Deniz Gamze’nin kızları Arınç’ın sözünü dinlemiyor ve bol bol gülüyorlar. Beyazperdeye yansıyan yaşama sevinçleri ve dirençleri toplumumuzda umudun hâlâ var olduğunu gösteriyor. Genelde erkek egemen değerleri kabullenmiş olan evin kadınlarının, insafa gelip kızlarla dayanışmaya geçtiği sahne de bu umudu güçlendiriyor. Mizah dozu çok iyi ayarlanmış bu sahne festival izleyicisinin alkışlarıyla karşılandı.

 

 

FEMIS’TEN MEZUN İLK YÖNETMENİMİZ

 

 

Dünyanın en iyi sinema okullarından birini bitirmiş Deniz Gamze Ergüven. Ama daha önce burs kazanarak gittiği Güney Afrika’da “Afrika Tarihi” üstüne çalışmış. Sinema hep gönlünde olduğu için, Paris’te FEMIS’e başvurmuş ve kazanmış. Sanırım bu okulda okumuş ilk yönetmenimiz Deniz Gamze… Okul sırasında iki kısa film projesiyle Cannes’ın “Cinefondation” bölümüne seçilmiş. 2006’da çektiği Bir Damla Su adlı bir kısa filmden sonra, Mustang’ı yapmaya karar vermiş. Bir Karadeniz köyünde ailesiz büyüyen kendi babaannesinin öyküsünden yola çıkarak tasarlamış filmin öyküsünü.

 

Senaryoyu Alice Winocour’la birlikte yazmışlar. Sürekli devinim içindeki kamera, filmin gerçeklik duygusuna destek oluyor. Oyuncu seçimi de çok başarılı. Beş genç kızı canlandıran, Güneş Şensoy, Doğa Zeynep Doğuşlu, Tuğba Sunguroğlu, Elit İşcan, İlayda Akdoğan’ın yanısıra, iki deneyimli oyuncu, Nihal Koldaş ve Ayberk Pekcan (geçen yıl da, N.B.Ceylan filmiyle Cannes’daydı), yönetmenin anlatımını güçlendiren nüanslı ve inandırıcı bir oyunculuk sergiliyorlar. Genç kızlar içinde birinin, Elit İşcan’ın yüzü çok tanıdık geldi. Meğerse Reha’nın Beş Vakit ve Hayat Var filmlerinde oynamış. Kızların hepsi de, sinema kariyerlerini sürdürmekte kararlı görünüyor. Onlara ve Deniz Gamze’ye yolunuz açık olsun demek istiyorum.

 

VECDİ SAYAR

Etiketler: