Perşembe , 28 Mayıs 2015
Anasayfa » Kültür ve Sanat » Buz gibi ‘ısıtan’ bir Limonata
Buz gibi ‘ısıtan’ bir Limonata

Buz gibi ‘ısıtan’ bir Limonata

Bu yıl 34’üncü İstanbul Film Festivali’nde ulusal film yarışmasında yer alan, oyuncu Ali Atay’ın ilk yönetmenlik denemesi Limona’ta, Bakur belgeselinin programdan çıkarılması üzerine yarışmadan çekilen filmlerden biri oldu. Limonata, festivalin hemen ardından gösterime girdi; neyse ki. Zira bir türlü sıcağı göremediğimiz bu bahar ayında, içimizi ısıtan, üstüne de bir bardak limonata misali serinleten bir film oldu. Hele ki bu aralar birbiri ardına gelen “komedi” furyası düşünülünce, çölde kalmış biz izleyicinin imdadına yetişti Ali Atay elinde bir bardak limonatayla…

 

Filmin konusu kısaca şöyle; ölüm döşeğindeki Suat’ın son bir isteği vardır, o da yıllar önce İstanbul’da imam nikâhıyla evlendiği bir kadından olan oğlu Selim’i görmek. Makedonya’da yaşayan ve eski bir tır şoförü olan Suat, 35 yıldır görmediği oğlunu bulması için diğer oğlu Sakip’ten onu bulup getirmesini ister. Sakip, bir kardeşi olduğunu öğrendiğinde, onu bulmak için, Makedonya’dan İstanbul’a doğru babasının emektar arabasıyla yola çıkar. Elindeki bilgiler sadece, kardeşinin adının Selim olduğu ve babasının eline tutuşturduğu eski bir adrestir. Sonuç itibariyle Selim’i bir şekilde bulur ve babasının son arzusunu yerine getirmek için onu ikna etmeye çalışır.

 

Atay’ın, büyük bölümünü özellikle Serkan Keskin’in Çevre Tiyatrosu’nun da olduğu içinde olduğu Samatya, Şehremini, Fatih bölgesinde çektiği Limonata, bölgenin tipolojisini başaralı bir şekilde yansıtıyor. Biraz futbol, adım başı cami ve o bölgede yetişen Selim (Serkan Keskin), tam bir mahalle karakteri çiziyor. Zira Ertan Saban’ın canlandırdığı Sakip de bir Makedonyalı Türk tipolojisini başarılı bir şekilde çıkarıyor (ki kendisi zaten öyle). Atay, bu anlamda filmin ana çatısını karakterler üzerinden kuruyor. Hikâyeden çok karakterlerin filmi oluyor Limonata. Bunu da son derece başarılı yapıyor. Ali Atay’ın Leyla ile Mecnun dizisinden beri birlikte çalıştığı Serkan Keskin’i seçmiş olması elbette tesadüf değil. Keskin’in oyunculuk marifetinin yanısıra, Ali Atay’ın Onur Ünlü ile başlayan bir “komedi” anlayışının takipçisi olduğu görülüyor. Belki sadece takipçisi demek eksik olur, birlikteliği olarak da tanımlanabilir. İnsana bunca ‘karakter’ ve ‘hikâye’nin içinde iyi ki de varlar dedirtiyorlar…

 

SUZAN DEMİR