Pazartesi , 1 Haziran 2015
Anasayfa » Her Taraf » Yassıada için demokrasi istiyoruz!
Yassıada için demokrasi istiyoruz!

Yassıada için demokrasi istiyoruz!

 

 

KORHAN GÜMÜŞ- KAMU TARAFI*/ Yassıada Türkiye’nin en önemli hafıza mekânı. Dünyanın hiçbir yerinde bu tür önemli tarihsel mekânlar piyasa mekanizmalarına teslim edilmez. Yassıada’nın bu şekilde dönüştürülmesi en başta Menderes ve arkadaşlarına karşı büyük bir saygısızlık.

 

 

1960 askerî darbesinin 55. yılında, Davutoğlu’nun katıldığı törenle bu adaları imara açmayı amaçlayan bir proje başlatıldı. Menderes ve arkadaşlarının işkence gördüğü, katli için düzmece mahkemenin kurulduğu Yassıada ve Sivriadakongre ve turizm alanı” olarak işlevlendirilecekmiş. Yassıada’da restoranlar, oteller, 200 araçlık otopark (bu küçücük adada bu kadar araç olacağı varsayılmakta), fitness salonları, yüzme havuzları, marina, vs. inşa edilecekmiş.

Bu inşaatı gerçekleştirmek için yatırımcı kuruluş seçilmiş. Erdoğan bu imara açma girişimini bir “demokrasi projesi” olarak tanıtıyor. Bu adalara yatlarıyla gelenler, turistler kenarda yer alan bir müzeye gidip “ha bir zamanlar burada bunlar olmuş” diyeceklermiş!

Yassıada ve Sivriada İstanbul halkı tarafından “hayırsız adalar” olarak anılır. Bizans İmparatorluğu döneminde iktidardan uzaklaştırılan kişiler bu adalara sürülürmüş. Hem denetim altında hem de şehirden izole edilerek iktidar için risk oluşturmaları engellenirmiş. Sorun teşkil edebilecek kişileri pasifize etmek için kullanılan yöntemlerden biri de bu kişilerin gözlerine “mil” (kızgın demirle pişirerek körleştirmek) çekmekmiş.

1909 yılında “modern” kent yönetimi seksen bin sokak köpeğini mavnalarla Sivriada’ya atmış. Burada aç susuz ölüme terk edilen, can çekişen, birbirini parçalayan hayvancıklar uzaktan seslerini duyanların yüreklerini dağlamış.

27 Mayıs 1960’da gerçekleştirilen askerî darbe sonucunda dönemin Başbakan’ı Menderes, 395’i milletvekili ve genelkurmay başkanı olmak üzere olmak 592 kişi Yassıada’da hapsedilerek bir yıl süren düzmece bir mahkemede yargılanmış. 15 kişi idama, 31 kişi müebbet hapse, 418 kişi ise çeşitli hapis cezalarına mahkûm edilmiş. Menderes, Polatkan ve Zorlu hakkındaki hükümler İmralı adasında infaz edilmiş…

Yassıada Türkiye’nin en önemli hafıza mekânı. Dünyanın hiçbir yerinde bu tür önemli tarihsel mekânlar piyasa mekanizmalarına teslim edilmez. Yassıada’nın bu şekilde dönüştürülmesi en başta Menderes ve arkadaşlarına karşı büyük bir saygısızlık. Proje yalnızca adaların doğal çevresini, arkeolojik kalıntılarını, deniz canlılarını yok etmeyecek. Hafızayı kazıyarak, demokratik bir deneyim yaşanmasını engelleyecek. Demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesi için önemli bir fırsat kaybedilecek. Geçmişten bugüne gelen köktenci yaklaşım sürdürülecek.

Oysa Yassıada’da Menderes’in mahpus tutulduğu oda hâlâ yerli yerinde duruyor. Resimlerde eşinin yanında perişan vaziyette ayakta beklediği komutan odası da. O düzmece mahkemenin kurulduğu spor salonu da… Yalnızca darbe sonrası askerî mahkeme olarak kullanılan spor salonu değil, tarihe tanıklık etmiş koğuş, komutanlık, hapishane, yemekhane, nöbetçi kulübeleri, hattâ parke taşı yolları, direkleri bir bütün olarak yerinde duruyor. Bu adalar dünyadaki başka örneklerde olduğu gibi bölgede barış ve demokrasinin geliştirilmesi için uluslararası bir hafıza mekânı olarak korunabilir. Askerî darbeler, köktenci yönetim uygulamaları karşısında duran bu yaklaşım bir örgütlenme olarak kendi yapılanmasını da demokratik deneyimin bir parçası hâline getirilebilir.

Acılara sahne olmuş bu adalar demokrasinin odağı olabilir. Ama nasıl? Bunun için önemli bir koşul var: Köktenci yaklaşımların sorgulanması. Geçmiş ancak demokratik bir deneyimle özgürleşebilir. Demokratik bir deneyim geçmişi kazıyarak değil, geçmişle yüzleşerek ve ancak şiddet kullanmadan gerçekleşebilir.

Davutoğlu tarafından seçim öncesi alelacele başlatılan bu tepeden inmeci müdahale yalnızca bu önemli tarihî mekânların yok edilmesine, zarar görmesine değil, geçmişle yüzleşme fırsatını da ortadan kaldıracak.

Demokratikleşme için son derece değerli ve farklı bir deneyimin baştan engellenmesine yol açacak.

Yalnızca bu adaların tarihine, doğasına, arkeolojisine değil, birlikte yaşama deneyimimize, ortak geleceğimize zarar verecek. Bu işe kalkışanlar farkında olmadan bu hafızayı yok eden, kazıyan kişiler olarak tarihe geçecekler. Sorunu anlamaya ve farklılaşmaya değiştirmeye çalışmak yerine, aynı köktenci davranışla cevap vermek… Karşı çıktığı zihniyetle özdeşleşene kim inanır?

Gelin hafızayı hep düzenlemeye çalışmak yerine bir kere de özgürleştirmek için adımlar atalım. Gelin bir çağrı yapalım: Hangi görüşten olursa olsun, demokratik değerlerin gelişmesini isteyen, siyasal konulara dar bir perspektiften bakmayan, iktidarlara, çıkar gruplarına bağımlı olmayan kişiler biraraya gelsin ve bu adaların geleceğini toplanarak tartışsın. Kültür ve sanat kurumları, mimarlar dünyadaki örnekleri tanıtsınlar, öneriler getirsinler. Gelin burada başka bir iş yapalım. Bildiğimiz müdahale biçimlerini, kalıplarını değiştirelim!

[email protected]

 

Etiketler: