
‘Yabancılaşmamış bir yaşama biçimi için…’
KAHRAMAN ÇAYIRLI*/ Marksizm’i, kapitalizmi veya kentleri araştıran, yazan pek çok sosyal bilimci var ama gerçekten Harvey gibi olguları, ilişkileri sade ve anlaşılır şekilde anlatan az.
Coğrafyanın anahtarlarıyla Marksizm’i çözdüğü, ayrıştırdığı için belki de, David Harvey’nin kitapları, analizleri çok özel. Postmodernizmi, kapitalizmi veya şehirleri, genel olarak mekânları bir başka anlatıyor. Geçen yıl (27 Mart 2014, Boğaziçi Üniversitesi) geldiğinde söylediklerinden iki cümle şimdi de aklımda. Birincisi, evsizlerden daha fazla atıl durumda, boş ev olduğundan söz etmişti, Harvey (boş ev sayısı, evsiz sayısından daha fazla). İkincisi de sosyal medyada bizlerin yarattığı karşılıksız içeriğin, sosyal medya sitelerinin sahiplerine milyar dolarlar kazandırdığını söylemişti. Marksizm’i, kapitalizmi veya kentleri araştıran, yazan pek çok sosyal bilimci var ama gerçekten Harvey gibi olguları, ilişkileri sade ve anlaşılır şekilde anlatan az.
David Harvey’nin yeni gelişinden (26 Mayıs 2015, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi; 27 Mayıs 2015, Taksim Dayanışması Basın Toplantısı) de uzun uzun düşünmemiz, konuşmamız ve harekete geçmemiz gereken önemli satırbaşları kaldı: Gezi’nin sadece aptal bir alışveriş merkezine karşı bir protesto değil, (Gezi ve diğer şehir protestolarının) yabancılaşmamış bir yaşama biçimi için bir protesto olduğu; Rojava’nın yeniden inşası üzerine oldukça olumlu fikirlerinin olduğu, gidebilme ve değerlendirme şansı olmasını istediği; “eğitim”in, “konut”un, “sağlık”ın meta (ticaret malı) olarak değil hak olarak görülmesi gerektiği, insan ihtiyaçlarının yeniden tanımlanmasının gerektiği; “emlâk piyasası”, “finansal örgütler”, “spekülatif genişlemeler” ile Türkiye’nin İspanya’nın beş sene evveline benzediği… Ayrıca şehirlerin artık insanların yaşayacağı değil, zenginlerin yatırım yapacağı yerler olduğu; sermayenin mega projeleri sevdiği; Gezi Parkı’ndan çıkılması ile Gezi Süreci’nin bitmediği, başka bir şeyin başlangıcı (öncülü) hâline geldiğini; epey çok gezen bir şehirbilimci olarak Gezi’nin küresel anlamda da eşsiz olduğunu… satırbaşlarının uzun uzadıya devamını getirmesi bize emanet.
ŞİİR OKUMAYAN SOSYAL BİLİMCİLER
Harvey’nin dilimize çevrilen birbirinden kıymetli kitapları var: Postmodernliğin Durumu (Metis), Sosyal Adalet ve Şehir (Metis), Sermayenin Mekânları (Sel), Yeni Emperyalizm (Everest), Umut Mekânları (Metis), Marx’ın Kapital’i İçin Kılavuz (Metis), Paris, Modernitenin Başkenti (Sel), Sermaye Muamması – Kapitalizmin Krizleri (Sel), Asi Şehirler (Metis) ve nihayet şimdi On Yedi Çelişki ve Kapitalizmin Sonu (Sel). Henüz hiçbir Harvey kitabını okumaya fırsatınız olmadıysa ya da eksikleriniz varsa, yeni yayımlanacak kitabı bir vesile olsun diyelim.
Sosyal bilimcilerin bazı genel refleksleri olabiliyor. Örneğin bir iktisat profesörü kendince iktisat haricindeki bilimleri ve pratikleri küçümseyip, analizlerinden, çalışmalarından dışarıda tutmaya çalışabiliyor. Böylece kendini sadece bir taraftan güneş alan bir odaya kapatmış oluyor sonsuza dek. Oysaki bütün bilimler birbirini tamamlıyor, destekliyor; odanın başka açılardan da güneş almasını sağlıyor. David Harvey gibi sosyal bilimcilerin gücü bana göre, bu her taraftan güneş alan odalarda kalmalarından kaynaklanıyor. Coğrafyadan taşıdığı mekân- analitik bakışla kapitalizmi, postmodernizmi, şehirleri deşmesinden. Şiir okumayan sosyal bilimcilerin hiç kalmadığı günlere…
*Şair- Yazar