Pazar , 31 Mayıs 2015
Anasayfa » Her Taraf » Kenan Evren ölmedi, anayasamızda yaşıyor!
Kenan Evren ölmedi, anayasamızda yaşıyor!

Kenan Evren ölmedi, anayasamızda yaşıyor!

 

YUSUF ENGİN*/ 1980 darbesinin “kudretli komutanı” Kenan Evren’in öldüğü bugünlerde, darbecilerin inşa ettiği bu seçim sistemin de bir şekilde gömülmesi, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmamız için bir basamak daha çıkmış olduğumuz anlamına gelecektir.

 

 

Haziran ayı içerisinde yapılacak seçimlerde terörizme ve silahlı eylemlere karşı olan bir kısım halkımız HDP’ye, içi boş milliyetçi söylemlerden ve ırkçılıktan hoşlanmayan bazı kimseler MHP’ye, devletçi ve aristokrat anlayışın ülkeye zarar verdiğini düşünenlerin bir kısmı CHP’ye, yolsuzluk iddialarında rahatsız olan ve hukukun üstünlüğünü önemseyen kesimlerden insanların bazıları da AK Parti’ye oy vermek zorunda kalacaklar.

Mayıs 2015 tarihli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarına göre ülkemizdeki faal siyasi parti sayısı 97 olmasına rağmen, bir kısım vatandaşlarımızın yapılacak genel seçimlerde “ehven-i şer” tercihi yapmaya zorlanması, ülkemizdeki siyasi sistemin ne kadar sorunlu olduğun açık bir göstergesidir. Bugün Meclis’te temsil edilen siyasi partilerin bu sorunlu sistemden çıkmış olduğu gerçeği, sistemimizin ne için değişime bu kadar direndiği sorusunun cevabı olsa gerektir.

Haziran seçimlerinden sonra, bölünmeye veya federal bir devlet yapısına karşı olmakla beraber anadili Türkçe olamayan ve kendi dilinde eğitim görmeyi hak olarak gören bir kişi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tam olarak temsil edilemeyecektir. Aynı zamanda dinî inancının gereği olarak örttüğü başörtüsü nedeniyle hâkim/ savcı olamayan ve bununla beraber yargı üzerindeki siyasi baskıdan da rahatsız olan bir hukukçu da Meclis’te sadece kısmi olarak temsil edilebilecektir.

Bu durum, bugüne kadar seçimlerle bir göreve gelen hiçbir şahıs veya siyasi partinin gerçekte aldıkları oy oranı kadar bir temsil gücüne sahip olmadığı sonucunu doğurmaktadır.

Seçmenin büyük bir çoğunluğu, seçimlerde destekleyeceği partiyi belirlerken öncelikle yüzde 10 seçim barajını aşabileceği öngörülen siyasi partiler arasında bir seçim yapmak durumunda kalıyor. Seçim barajını aşması muhtemel görülen partiler arasında seçim yaparken de, seçmen birinci önceliği ne ise bu yönde bir oy kullanabiliyor. Bunun anlamı, genel olarak seçmen her seçimde sadece bir veya birkaç tane sorununu çözmek için oy kullanıyor.

Haziran seçimi sonrasında partilerin aldıkları oy oranları, gerçekten o partileri destekleyen insanları yansıtmayacağı için, gerçek anlamda demokratik bir seçim de yapılmamış olacak.

Bugün geçerli olan seçim sistemimiz ne temsilde adaleti, ne de yönetimde istikrarı sağlayabilmektedir. Her ne kadar son 13 yıldır AK Parti’nin iktidarda olması yönetimde bir istikrar olduğu yanılsamasına sebep olsa da, gerçekte bu geçici bir durum olup, seçim sistemimizin sağladığı bir istikrar değildir. Aynı seçim sistemi sonucunda yıllarca koalisyon hükümetlerince yönetildiğimiz gerçeği unutulmamalıdır. Temsilde adalet ilkesi ise ilke olarak kalmış ve son 35 yıldır hiç hayata geçirilememiştir.

Bu durumun yanında bir de oy kullanması hiç mümkün olmayan kişiler, zaten yaralı olan demokrasimizin daha da zayıflaması sonucunu doğurmaktadır. Örnek olarak; Merkezi Nüfus İdare Sistemi’ne (MERNİS) kayıtlı olmayan veya bir şekilde bu sistemden çıkarılmış olan kişilerin oy kullanma hakları ellerinden alınmaktadır. Oy kullanma hakkı, bir yerleşim yeri edinme ve bunu kayıtlarla kanıtlama şartlarına bağlı olmamalıdır. Seçmenler için Yüksek Seçim Kurulu’nca ayrıca bir kayıt tutulması ve bu kayıtlarda beyanın yeterli görülmesi seçme hakkını korumanın bir yöntemi olarak kullanılabilir.

Yukarıda kısaca değindiğimiz gibi bir seçim sistemi ile iktidara gelme ve hattâ Meclis’te temsil edilme ihtimali neredeyse sıfır olan birçok siyasi partinin nasıl ve neden hâlâ ayakta olduğu sorusu da bir diğer önemli meseledir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarındaki 97 siyasi partinin birçoğunun ismi bile ülke genelinde bilinmemektedir. Bu tür siyasi partilerin kim tarafından ve hangi kaynaklarla finanse edildiği sorusunun cevabı, var olma amaçlarının da gerçekten demokratik siyaset anlayışıyla paralel olup olmadığının cevabını bize verecektir.

1980 darbesinin “kudretli komutanıKenan Evren’in öldüğü bugünlerde, darbecilerin inşa ettiği bu sistemin de bir şekilde gömülmesi, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmamız için bir basamak daha çıkmış olduğumuz anlamına gelecektir. Her gün darbecilere karşı birçok olumsuz şey söyleyen siyasi parti liderlerimizin, Kenan Evren’in mirası olan Anayasamızı ve Seçim Sistemimizi değiştirmek konusunda bir türlü anlaşamamaları, bu redd-i mirasın sadece sözde olduğu izlenimini kuvvetli bir şekilde doğurmaktadır.

*Hak-İş E. Genel Başkan Yardımcısı, Öz İplik-İş E. Genel Başkanı

[email protected]

Etiketler: